SINAV KAYGISI VE BAŞ ETME YOLLARI

Uz. Psk. Aliye KARAŞAHİN

Kaygı, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık durumudur. Kaygı endişedir ve korkudan farklıdır. Korkuda tehdit dışarıdandır, benliğin bütünü tehlike altında değildir ve korkunun bir nesnesi vardır. Köpekten korkmak, depremden korkmak gibi… Kaygı ise, kişi tarafından bilinmeyen, objesiz tehlikelere karşı verilen heyecansal bir tepkidir, bireyin kendi varlığı için gerekli olan değerlerin tehdit edilmesi halinin yaşandığı doğal içsel bir durumdur.

Sınav kaygısı ise; sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygıya denir. Kişinin bir sınava girmeden günlerce önce sınavı başarıp başaramayacağı kaygısı beynini aşırı meşgul ediyorsa ve kişi yoğun bir kaygı hissediyorsa üstelik bu kaygı gündelik işlerini bozuyorsa, uykularını, yeme duyusunu etkiliyorsa, sınav saati ecel gibi yaklaşıyorsa, sınava girerken eli ayağı titreyip soğuk terlemeler de varsa bir de sınavda beyni zonkluyor, sınav kağıdını açmaya cesaret edemiyor, soruları heyecandan okuyamıyorsa ortada yoğun bir sınav kaygısı var demektir.

Sınav kaygısı, eğitim başarısının önündeki en ciddi engeldir. Türkiye’de, Üniversite Giriş Sınavı’na hazırlanan 4711 öğrenci üzerinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin sürekli kaygı düzeylerinin, ameliyat olacak hastaların kaygı düzeylerinden daha yüksek olduğu ortaya konmuştur. (Baltaş ve ark,1988) Böyle bir durumda yapılması gereken önce kaygının altında yatan nedenleri saptamak daha sonra çözüm yolları geliştirmek olacaktır.

Kaygının oluşmasının temelinde öğrencinin sınavı yanlış değerlendirme biçimi kabullenmesine göre hareket eder. Her düşüncenin, inanca dönüşme potansiyeli, her inancın da kendisini gerçekleştirme yatar. Öğrenci henüz sınava  girmeden başarısız olacağını düşünür ve bu gücü vardır. Bu düşünce yapısı “başarısız olmaya” endekslenmiştir. Beyin bu mesajı doğru kabul ederek hareket eder. Bedeni başarıya değil başarısızlığa programlar ve kaygısı da performansı da düşer.

Sınav kaygısı nedenleri; öğrencinin zamanı etkin kullanamama ve sınava tam olarak hazır olmama düşüncesi, sınav sırasında fizyolojik ihtiyaçları karşılamama korkusu, ‘Herkes benden daha iyi not alacak, kesin sınıfta kalacağım, hayat benim için bitti’ gibi felaket içeren düşüncelerdi. En sık karşılaşılan ise; ailemin yüzüne nasıl bakarım, tam bir aptalım ben yapamıyorum gibi ifadelerin bulunduğu sınavlarda alınan puanın kişilik ile eşleştirilmesi ve özleştirilmesi durumudur.

Sınav kaygısının altında yatan başarısız olma korkusu ya da yetersizlik hissinin altında genelde ailenin yanlış tutumları ile yüksek beklentiler çıkmaktadır. Bu durumda ebeveynlerin çocuklarına kaygıyı gidermede destekleri olmazsa olmazdır. Sosyal destek kaygının azaltılmasında temel taştır.

Ebeveynlerin sınavın bir son olmadığını çocuğa hissettirmesi gerekir, telafisi mümkün olmayan felaket tabloları çizilmemelidir. Ya hep ya hiç türü bu sınavdan ya geçersin ya hayatın kararır gibi düşüncelerden uzak durmalısınız. Ayrıca sınava hazırlanan bir öğrencinin bulunduğu evde gündem sürekli sınav olmamalıdır. Çocuğun zaten o süreci en derinden yaşayan ve stresi hisseden kişi olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca okuldan, dershaneden arkadaşları ya da evdeki diğer çocuklarla sınav puanları mukayese edilmemelidir. Karşılaştırma yapma, sosyal mukayese öğrenci de yetersizlik ve yarış duygusunu perçinler ve öfkeye götürebilir. Bunun yerine bireyin kendisine zamansal bir mukayese yapılabilir. Çocuğun şimdiki ve önceki performansını karşılaştırmak, böylece kendi gelişimini fark etmesine bu da öz yeterlilik ve motivasyonunu arıtmasını sağlar.

Yapılmaması gereken bir diğer davranış eğer şu puanı alırsan ya da okulu geçersen gibi koşullu olumlu sevgi sözcükleri sarf etmektir, bunun yerine evde yerine koşulsuz kabul ortamı yaratılmalıdır. Ancak bu durumda çocuk güveni hisseder, yüksek beklenti altında ezilmek yerine hoşgörü ve sıcaklık karşısında gerçekçi hedefler üzerine yoğunlaşıp motivasyonu artar. Aile çocuğu her daim cesaretlendirmelidir,  çocuğun içindeki enerjiyi ortaya koyması için onu yüreklendirmelidir.

Sınav kaygısı çeken bireyin ise öncelikle yapması gereken şey; her öğrencinin zaman zaman sorumlulukları altında bunalabileceğini, sınavlarda kaygılanabileceğini kabul etmesi, ancak bunlardan ötürü ümitsizliğe kapılmaması gerektiğini öğrenmesidir. Sınavdan önce zihninden geçmişteki başarısızlıkları değil, başarıları vurgulamak gerekir. Aşırı genellemelerden uzak durmalısınız. Mutlaka başarmalıyım yerine başaracağım, sınavı kazanmak zorundayım yerine sınavı kazanmayı istiyorum, kazanacağım gibi düşünceleri zorunluluk halinden bir istek haline çevirmelisiniz. Sınavın kişiliğinizi değil bilgileri ölçen bir araç olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Zihinsel olarak yaşadığınız gerginlik bedeninize de yansır. Özellikle kaslarınız daha da gergin hale gelir. Oysa bu durum gevşemekle giderilebilir. O halde diyaframdan nefes alarak gerildiğiniz anlarda hem fiziksel hem ruhsal bir rahatlama sağlayabilirsiniz. Bisiklet sürmek, spor yapmak gibi çeşitli fiziksel aktivitelerle stresten uzaklaşabilirsiniz.

Zamanınızı doğru kullanın, planlı ve düzenli ders çalışın, böylece yetersizlik duygusu azalır ve başarıya giden yol açılır. Ayrıca yaşadıklarınızı, hissettiklerinizi aile ve arkadaşlarınızla paylaşarak yaşadığınız olumsuzlukları sosyal destekle atlatabileceğinizi yalnız olmadığınızı unutmayın.